17 Haziran 2012 Pazar

Saklanmış mektuplar

Saklanmış mektuplar

Saklanmış mektuplar
Yazar: Gülbahar Ünlü
Yayınevi: Mola Kitap
248 sayfa

Kitaplar yalnız anlarımızda yanımızda olandır, yolculuklarımızda arkadaştır… Yaptığım son uzun tren yolculuğuna çıkarken birkaç sayfasını okumaya başladığım kitabımı da almıştım yanıma. Yol boyunca kah okudum, kah başımı kaldırıp gecenin karanlığında uzaklara daldı gözlerim, düşündüm, o anlara gitmeye çalıştım. Adı: “Saklanmış Mektuplar”.idi.

Kitabın bir bölümünde yazarın bir başka yerde okuyup aktarmış olduğu bir şiirin şu kısmı benim son zamanlarda hissettiklerime çok uyuyordu. Fransız şair Sully Prudhomme ( sf.110 ) şöyle diyordu:

“ Seven elde çok defa, sevdiğini okşarken, Farkında olmayarak, kalbinde yara açar. Kalp sessizce kırılır, hiç mi hiç sezdirmeden Sevgisinin çiçeği kısa zamanda solar “…

Mektupların değerini belli bir dönemde yaşayanlar, yazanlar, okuyanlar, bekleyenler bilirler. Şimdi mektupların yerini emailler aldı. Bir zarfa dokunmak, kâğıdın ucunu yırtarak açmak, heyecanla içinde ne yazdığını görmeyi, okumayı beklemek nedir anlatmak zordur bunu yaşamayanlara. Askerde postacının yolu gözlenirdi. Bazen içinden bir tutam saç çıkardı, sevgilinin saçı veya yeni doğan ve henüz babasını görememiş bir bebeğin saçı… bazen de bir kağıda el izi çizilip gönderilirdi. Kapıyı çalan kişinin postacı olduğu anlaşılınca heyecanla açılırdı… Köylerde okuma yazma bilmeyenlerin gelen mektupları sayısı az olan okuma bilenlerden birine okutması önemli bir olaydı. Mektupların sonunda genellikle şu yazardı: “kestane kebap, acele cevap”

Erkek kardeşimin askerde olduğu dönemde nasıl da heyecanla mektup beklediğini bilirim. Sürekli mektuplaşırdık. Bana gelen zarfların üzerinde gönderici olarak bazen Cüneyt Arkın, bazen de Ferdi Tayfur yazardı espri katabilmek için. Hâlâ o “ görülmüştür” damgalı asker mektuplarını saklarım. Birinin arasında bana Muş’tan yolladığı keditırnağı çiçeği tohumlarının bir kısmı durur, bir kısmını da saksıya ekip renk renk açan çiçeklerini izlemişimdir.

Bir süre önce gördüğüm Kitap Tırında hangi kitaplar var, neler alabilirim diye dolanırken bu kitabı gördüm:”Saklanmış mektuplar”. Bir kitabı almadan önce arka kapakta ne yazdığını okumak alışkanlığımdır. Almaya ve okumaya değer olduğunu hissedip almıştım bu kitabı. Arka kapakta yazılanlar kitabın içinden alıntı bir kısımdı ve yazara ait düşüncelerdi:

“Uçak ile, tren ile gönderilen, taahhütlü, iadeli, normal mektuplardı, vize ve gümrük problemiyle karşılaşmadan ülkelerarası dolaşıp, insanların yaşadığını, neler yaptığını bildiren…
Hayatlarımızda sıradan bir olaydı mektup yazmak…
Mektuba yüreğinin içindekileri yazıp göndermek ise, sıra dışılıktı…
Küsmekti, barışmaktı, kavuşmaktı, gözyaşıydı; evlere, şehirlere, kışlarla,
hapishanelere izinsiz girip çıkan mektupların adı. Şifreli sözlerle kötü durumlarda olduğun, ünlem işaretleriyle kızgınlığın, üç nokta vurgusuyla küskünlüğün ve belirsizlik simgelenirdi. “ Mektubunu alınca çok sevindim.” Cümlesiyle de, barış çubukları yakılırdı. O mektuplardan bize, - Unutulmayı hatırlatan belgeler olarak- çekmecelerde kurdelelerle bağlı anılar kaldı.

Bir köpekbalığı gibi yalnız gezip, yalnız avlandığım tarçın kırmızısı gençliğimde yazdığım bu mektupları, gül sarısı olgunluğunu yaşadığım bir zamanda gülümseyerek okudum. O, hiç geri dönülemeyecek geçmişten kalan bu mektupları, sevdiğiniz bahar bulutları gibi size sunuyorum. Sevgili okuyucularım, siz de bu mektupları, ister bir anarşist sıra dışılığıyla, ister bir matadora kafa tutan boğa kızgınlığıyla, ister dünya ile hesabı kapatmış bir Budist dinginliğiyle, isterse aşk vurgunu yemiş bir aşığın ruhunda dolaşan bir hayalet gibi okuyabilirsiniz… “
diyor kitabın yazarı ve sakladığı mektupların sahibi.

Yazarın yaşadığı dönemlere ait sosyal ve siyasi gelişmeler, değişmeleri, hayatın akışını, yazarın ruhsal çalkantılarını içeren mektupları ilgiyle okumaya devam edeceksiniz bu kitapta. Zaman zaman ruhunun derinliklerine gizlenenlere, çalkantılara tanık olacaksınız. Bu yönü ile ben okurken yazarda anlatım ve iç dünyasının yansıması bakımından Tezer Özlü’ye benzer izler gördüm. Onun kadar derin psikolojik girdaplarda kaybolmasa da asi bir ruhun izlerini hemen hemen her satırda fark ettim.

Tavsiye edebileceğim ve sıkılmadan okuyabileceğiniz bir kitap bu. Belki okurken mektuplar size yazılmış gibi hissedeceksiniz. Sitemlerine, sevinçlerine, gelecek kaygısına, aile bağlarına daha doğrusu kuramadığı onu kıskıvrak engelleyen bağlarına, çıkmaya çalıştığı bağlara, isyanlarına tanık olacaksınız yazarın…

Keyifli okumalar dilerim.
Müşerref Özdaş

Yazarın biyografisi:
Gülbahar Ünlü, 1963 yılında, Burdur'un Yuvalak Köyü'nde dünyaya geldi. Çiftçi bir ailenin kız çocuğu olmak, onun sanatsal yeteneklerine hiç kapı açmadığı gibi, sürekli engellendi. Dayatılan engeller yüzünden, çocukluk aşkı tiyatroyu unutarak, yazarlıkta karar kıldı. 1992 yılından beri kitapları yayınlanmaktadır.
Yirmi yıl, Antalya'da, Londra'da, Bristol'da ve İstanbul'da dolaşarak, yaşamsal bilgi dopingi yaptı. Şimdi de, Tibet Budizmi'yle, karmaşık insan ilişkilerinin beyninde yarattığı olumsuzlukları temizleyerek, sessiz, sakin bir yaşam seçmiştir. 2005 yılından beri Tefenni İlçesi'nde yaşamakta, ve kitap üretimini burada sürdürmektedir.
Onu güldüren tek dostu, 10 Mart 2009 yılında, güneş doğarken tanıştığı, ve her sabah birlikte yürüyüş yaptığı, - Kangal cinsi- 'Asi' ismini koyduğu dişi bir sokak köpeğidir. Asi'nin yazarın dostluğunu hak etme nedeni de, onu olumsuz şaşırtacak hiçbir davranışta bulunmamış olmasıdır.